3 Kasım 2012 Cumartesi

Hafif Ekşimsi, Ev Yoğurdu

15 Sene Önce

5-6 yaşlarında bir kız çocuğuyum. Babam beni işe götürecek diye inanılmaz heyecanlıyım. 5 tane elbise değiştirdim ve ilk giydiğim elbisede karar kıldım. Babamın elini tuttum ve yola çıktık.

Babam her zamanki haki rengi montunu giymişti. Büyük ceplerinde benim için her zaman çikolatalar sakladığı montu.
El ele yürüyorduk. Elleri ne kadar büyüktü ve ne kadar beyaz.
Servisi beklerken kalbim küt küt çarpıyordu. Babamla işe gidecektim. Önceki hafta abim gitmişti çok kıskanmıştım!
Servise bindik. Babam beni servisteki herkesle tanıştırdı. Herkes beni çok sevmişti, mutluydum.

Fabrikaya geldik. O ne büyük fabrikaydı öyle! Ya da ben mi çok küçüktüm?
Babamın odasına gittik. Odası küçücüktü. Sıkışıktı. Hemen sevmiştim odayı. Bu odada o kadar da küçük değildim.

Öğle yemeği zamanı geldiğinde yine babamın elini tutup yemekhaneye gitmiştim. Herkes yanağımı okşuyor güzel şeyler söylüyordu. Utanmış, gözlerimi babama dikmiştim. Sanki sadece ona bakarsam; sadece onu görürsem beni de sadece o görebilir başkası göremezmiş gibi.
Yemeği beğenmemiştim ama yoğurt çok güzeldi. Kendi yoğurdumu silmiş süpürmüştüm. Hatta babamın yoğurdunu da yemiştim. Yoğurdun tadı çok güzeldi. Hafif ekşimsi, ev yoğurdu.

Bugün

Bugün o fabrikaya 15 sene sonra tekrar gittim. Bu sefer babamsız.
Okulla ilgili bir ödev için gittim. Bütün fabrikayı gezip bir sürü insanla konuştum.
Öyle çok kişi beni tanıyordu ki.
Babamın seveni öyle çoktu ki.
Yanlarındaki arkadaşlarına sessizce benim kim olduğumu sorup "Mehmet Beyin kızı" ya da "Mehmet abinin kızı" lafını duyunca yanıma gelip babamı ne kadar sevdiklerinden bahseden öyle çok insan vardı ki.
Herkes birbirine benim kim olduğumu söylüyordu. Biraz rahatsız olmakla birlikte öyle gurur duydum ki babamla. Bir makineyi incelerken yanıma gelip babama çok benzediğimi söyleyen bir amca vardi. O amca beni çok mutlu etti.

Bir yandan makineleri inceleyip bir yandan da not alırken bu duygularla boğuşmak hiç kolay olmadı. Hep gülümsedim, babamla ilgili herkesin söylediklerine, iyi dileklerine teşekkür ettim ama içten içe de üzüldüm istemeden.

Babamın manevi kızı Nevra ablamla sohbet etmekse apayrı bir duygusal tecrübeydi. Benim gibi onun da yarasının kapanmadığını görmek, ondan bahsederken sesindeki titreyiş ve gözlerine dolan yaşlar yine de inadına gülümsemesi yalnız olmadığımı ve güvende olduğumu hissettirdi bana.

Ha az kalsın unutuyordum. Öğle yemeğinin yanında yoğurt vardı. Ve o yoğurdun tadı 15 sene öncekinin aynısıydı. Çok güzeldi.
Bütün sabah söylenen güzel sözlerle yanımda olduğunu hissettiğim babamı andım güzelim yoğurdu yerken.
15 sene önceki o küçücük heyecanlı kız çocuğu, hafif ekşimsi, ev yoğurdu, babam ve ben.

0 yorum:

Yorum Gönder